İnsanlar eşek gibi çalıştı. Çok az ülkenin ve birkaç
şirketin aşabildiği bir eşik oluştu. Şimdi, bazı insanlar eşek gibi çalışmasa
da; dünyanın büyük bir çoğunluğu eşek gibi çalışmak zorunda.
Yazıya yaptığım bu berbat girişten sonra direksiyon hakimiyetini sağlayabilecek miyim bilmiyorum. Lakin bir gerçek var ki, Sanayi Devrimi’nin yapılandırdığı dünyanın sonuna geliyoruz. Aslında bu, içinde bir diyalektik barındırıyor fakat dünyada hala “eşek gibi çalışmaya inanan” birçok kişi mevcut. Benim kuşağımın hemen üzerindeki kuşaktan (biz ne ara kuşak olduk?!) itibaren bu inancı çoğu kişide görebilirsiniz. Oysa, Sanayi Devrimi’nden önce de insanlar eşek gibi çalışan konumda değildi. Tarımın egemenliğindeki toplumlar bize hep “çok çalışır” gösterildiyse de; gerek tarlalardaki eğlenceleri (oyunlar, şarkılar…), gerekse makineleşmeye geçmeye çalışmaları onların hem daha az çalıştığını, hem de daha az çalışmaya çalıştığını gösteriyor(üretimi arttırıp hızlandırmak da bir amaç). Ancak istenenin aksine, makineleşmeden sonra süreç başa döndü, yeni çalışma alanları işçi gereksinimi ve küreselleşmeyi getirdi. Bugün, buradan tekrar “eşek gibi çalışmama” yöntemi arıyor insanlık. Belki de bu, süregelen zamanda olduğu gibi tekrar bir eşek gibi çalışma dönemi getirecek ve niyet yine bu yönde değil. Muhtemelen o gün de bunu öngörmek zordu, bugün çok daha zor. Teknoloji, günümüzde etik vb. tüm kavramların önünde gidiyor ve insanın buna yetişmesi imkansız. Bu yüzden, bugünden yapılacak bir tahmin, iki ay sonra dahi epey yavan kalabilir. Bir geçiş döneminde olduğumuzu varsayarsak (olmayabilir) eşek gibi çalışmak, kırıcı. Hayatınızı buna adadıktan sonra ileride dalga geçilecek bir hale gelebilirsiniz.
Edebiyat da tüm bu süreçten nasibini alıyor. İnternet
sayesinde belki ürün arttı ama nitelik bakımından bir yavaşlama olduğu aşikar.
Bir yazarın günümüze eğilip, içinden çıkamıyor oluşu daha bireysel ve çözümleme
meraklısı romanı, deneysel çalışmaları ve dağınık ve arayışta olan şiiri
getiriyor. Belki de yazar profilinin değişmesi gerek. Bilim-kurgu soğukluğunu
seven yazarların günümüze bakışı daha kolayca olabilir. Çünkü çalışması ne
denli rasyonel olursa olsun; bilim-kurgu veya tarihi çalışmalar yapmayan
yazarın, güne dair bir duyarlılığı olmalı. Bu duyarlılık, duygusallık demek.
Duygusal olanın günümüz yazınında yön bulması zor. Demem o ki, ya edebiyat
birkaç yıl yahut çok çok uzun süre bu şekilde niteliği düşük olarak devam
edecek, ya da birkaç çılgının başka fikirleri olacak. Ben karamsarım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder