31 Tem 2014

Hercahil

Kasvetli, mistik, baklava çoraplı, soba dumanlı dönemlerdi…

Bakırköy/ Osmaniye’deki ev, odam. Legolarla yol yapıyorum küçük arabalara. Halı-serin üstünde yıkılıyor bazı Legolar; beni uğraştıran bu…

İçimde bir enerji velakin bunu fiiliyata dökmek adına bir de üşengeçlik var. Çenem dizimde, arada da yere yatıyorum. Ev sıcak, kış. Hava erken kararmış.

Arkamı dönüp odanın kapısını kolluyorum, içeriden gelen takırtılara göre annem mutfakta yemek yapıyor. Duyamayacağı şekilde giriyorum şarkıya: “Yine gözüm yollarda neredesin / Gündüzüm gece oldu kederdeyim…”

Çelik’in şarkısı. Acayip bir şekilde içimi karartıyor, söylerken bir garip oluyorum fakat söylemekten kendimi alamıyorum. Kuaförün önünde oturmuş, çatal-limonata ikilisini bilmem-kaçıncı kez tüketirken duydum. İçerideki manikürcü kadın pek severek eşlik ediyordu… O sevdiği için mi şarkıdan utanıyorum, yoksa şarkı bana arabesk mi geliyor bilmiyorum.

Üstelik şarkıyı Ahmet Kaya makamından okuyorum. Ahmet Kaya dinlemek pek hayra alamet değil! Üstüne üstlük onu henüz dinlerken bile tüylerim diken diken oluyor ve bu, onu beğenmemden filan kaynaklanmıyor; söyleyiş tarzı bir garip!

Sülalemiz de Ahmet Kaya konusunda ikiye bölünmüş durumda. Amcam dinliyor mesela… Mütemadiyen resmini çizdiğim televizyon dolabının altında kasetleri var. “Dinlemiyorum!” diyen var, oynamak için oturma odasına gittiğimde Ahmet Kaya kaseti görüyorum. İkircikli bir husus velhasıl…

Bu gizli kapaklı mırıldanışın nihayetinde nakarata varıyorum: “Gel yârim ol / Sevdalım ol / Sultanım ol/ Fermanım ol/ Dertlerimin dermanı ol/ Hercahil”

Kuaför dönüşü annemin elini tutmuş, aklıma taze takılmış şarkıyı mırıldanırken de böyle söyledim. “Oğlum hercahil değil hercai” dedi. Hercai’yi beğenmedim. Hercai neydi ki? Her sözcüğünü bir yerlerden duymuş bulunduğum bu şarkının en kritik noktasında bilmediğim bir sözcüğün ne işi vardı? Anlamını sormayı düşünürken sokağın köşesini döndük. Apartmanın karşısındaki pazar yeri inşaatını görünce şarkı aklımdan çıktı. Sülalemiz bu inşaat mevzuunda da ikiye bölünmüştü.

İşte, odamda, tüylerimi diken diken eden şarkıyı, tüylerimi diken diken eden bir yorumla, üstelik “Hercahil” diye söylüyorum. Tüylerim o kadar diken diken oluyor ki, gözlerim yaşarıyor, titreme geliyor. Derhal kalkıyorum. Koridordaki topu önüme katıp bağıra bağıra salona doğru koşuyorum “Uche Uche! Kemalettin, pası Aykut bir çalım Aykut ve GOOOL!” Koltuğa zımbalıyorum plastik topu. Sustuğum an mutfaktaki radyoyu işitiyorum: “Yine gözüm yollarda neredesin…”