11 Şub 2012

Deliler ve Alçak Basınç


O garip sabahlardan biri.. Üretmeliyim.. Üretmeliyim.. Ve bu kameraları bir anda karşınızda bulmak gibi olmalı.. Üretmediğinizde beyniniz harikalar yaratırken, içinizden “yazmak, çizmek” geçtiği an kendi ayağınıza takılırsınız. Bildiklerinizi unutursunuz..

Kitap yazmayalı 1.5 sene olmuş.. Babam böyle şeylerle hep dalga geçer.. “Hiç kitabı olmayan yazar!” “Hiç şarkısı olmayan şarkıcı!” Şart mıdır? Bunu güvenlik görevlisi filan olmak gibi sayamaz mıyız? Yani vukuat yok. Ne yapayım?

Üzerimdeki bu aptalca baskı suçu nereye atarsam atayım benden kaynaklanıyor.. İyi-kötü, öyle veya böyle bir huni eşliğinde aynı yere dökülüyor. Huniyi tutan benim. Ve o huni biraz daha tarafımdan tutulursa, elim uyuşabilir. Sonra ne olur? “Takma kafana” derler. Ben de ağzıma takarım huniyi. İlla sembolik delirecek değilim ya..

Delilerin kendi arasında anlaşabildiği ne saçma bir önyargıdır. Konu açıldı, günlerdir aklımda. “Normal” sözcüğünün, gerçek temelinden çıkıp, “norm” sözcüğünü ele alırsak ve nasıl oluyorsa delileri “anormal” yani “norm-dışı” ilan edersek; ortaya bir saçmalık çıkıyor: Neden normallerin dışındaki herkes aynı kümede?

Yani.. Nasıl olabilir ki? Her delinin bir anormal dünyası var.. Bu, karikatürize edilmiş bir deliler dünyasını ele aldığımızda, salt bir delinin içinde binlerce dünya yatıyor demek.. Biri Napolyon, diğeri Kaplan Avcısı, birini sürekli birileri kovalıyor… Delilerin bir arada tedavi edilmesi ne kadar mantıklı?

Tabi ki, tıbbi durumlarına göre, deliler grup halinde ya da yalnız tedavi ediliyor ama bir delinin “normal” olabilmesi için, normal insanlarla kalması gerekmez mi?

Şimdi de Kaos Teorisi’nden durumu süzersek; bir delinin ailesi de o deliden görerek kendisindeki “delilik” bilinçaltını oluşturmuşsa, ya da zaten deliren kişinin nedeni bu aile veya yakınlarsa; onlar da normalden biraz farklı değil midir? Onların oluşturduğu çevre bir hapishane olmadığına göre, delilik herkese bulaşmamış mıdır? Çok sığ bir tartışma aslında. Çünkü bu itibarla hareket ettiğimizde herkese her şeyin bulaşmış olması gerekiyor. O zaman herkes herkesi bilinçaltında taşıyor demektir..

Yalnızca beyinsizlik fırtınası yaptım.. Başkaydı diyeceğim.. Muhtemelen buraya dek okumamışsınızdır.. Üretmek zor.. Bir atasözü gelmedi aklıma halimi özetleyecek ama bütün dallardan tutmaya çalıştığım için hiçbir dala tutunamıyorum.. Onu yaz, bunu yaz, şunu dene, ötekini de dene.. Açıkçası hangisini ne yapmak istediğimi karıştırmaya başladım ve bu stresle birleşince ağır bir hal alıyor.. Dışarıdan bakıldığında öyle değil.. “Hayat sana güzel”.. Beyni durmayan bir insana hayat sürekli nasıl güzel olabilir? Beynimin durmamasından kastım, iyi çalışması gibi değil. Daha çok, aynı şeylerin etrafında sürekli olarak dönmesi, sıkışmış bir adamın tuvalet kabinlerinden birinin boşalmasını beklemesi.. Öyle işte.. Ne anlatacaktım, ne anlattım.. Hey gidi.. Minimalist ve gereksiz zorluktaki dünya..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder